6 Ocak 2014 Pazartesi

KALICI MODA FİKRİ

 
Giyim öğeleri de dahil olmak üzere herhangi bir nesnenin kalıcı olabilmesi için doğasında değerlilik, yararlılık ve genel anlamda beğenilme özelliklerine sahip olması gerekir. Anlamında “risk ve değişim” tanımlamalarını bulunduran “moda” sözcüğü ile kalıcı sözcüğünün bir arada kullanılması birçok kimse tarafından hatalı ya da anlamsız bir ifade olarak değerlendirebilir. Ancak erkek giyimi yaklaşık yüzyılı aşan bir süreç içerisinde sayılamayacak kadar çok kazanımlar elde etmiş ve kuralları konulmuştur.
 
19. yüzyılın sonu ve yirminci yüzyılın başlangıcı EDWARD dönemi olarak bilinir. Bu dönem erkek giyiminde “Viktoryen” giyim tarzının katı kurallarının geçerli olduğu son dönemdir. 1920’lerde “JAZZ ÇAĞI” olarak başlayan ve  1930’lu yıllarda “KLASİK ÇAĞ” olarak  devam eden zamanlar da erkek giyimi en gösterişli günlerini yaşamıştır. Birinci ve ikinci Dünya Savaşları arasında kalan bu 20 yıllık dönem modern erkek giyiminin günümüzde dahi geçerliliğini koruyan kurallarının konulduğu ve “kentli erkek giyiminin” temellerinin atıldığı olağan üstü bir dönemdir. Kalıcı moda fikri bu dönemin ve bu dönemde oluşan kuralların günümüzdeki devamlılığıdır.
 
1920’li yıllarda yaşanan ve dünyayı o günün şartları içinde en az bu günkü kadar etkileyen “ekonomik buhran” Viktoryen giyimin büyük toprak sahiplerinin oğulları tarafından sürdürülen katı kurallarının sona ermesine neden olmuştur. Bu dönemde ekonomiler çökmüş ve dönemin “tarz üstünlüğü” belirli bir zümrenin, hala iyi giyinmeye gücü yeten bir avuç şanslı kişinin eline geçmiştir. Bu kişiler doğuştan gelen güven duyguları, müthiş servetleri ve unvanları sayesinde giyimlerinde doğaçlama yapma olanakları bulmuşlar ve Viktoryen giyimin katı kurallarını bitirmişlerdir. Bu dönem “café sosyetesini” doğurmuştur.
1930’lar erkek giyimi için daha dinamik bir dönem olmuştur. Resmi giyimde kuyruklu ceketler yerlerini “Dinner Ceketlerine” – bizde ki karşılığı Smokin takımlardır – bırakmışlar, jaketataylar ve çizgili pantolonlarda iş yaşamında ki yerlerini tamamı ile ceket, yelek ve pantolondan oluşan üç parçalı takım elbiselere terk etmişlerdir. Erkeklerin iş yaşamı dışında kendilerine daha fazla zaman ayırma ve dönemin açık hava odaklı sosyal yaşam etkinlikleri tek pantolon ve tek ceket türünde ki her türlü aktif ve izleyici spor kıyafetlerinin gelişimine olanak sağlamıştır. 1930’lar da erkek giyimine olağan üstü bir katkıda sinemadan gelmiş, erken dönem Hollywood yıldızlarından Adolphe Menjou gibi gerçekten zarif isimler, erkek zarafetinin toplumun tüm kesimlerine ulaşmasında büyük rol oynamışlardır. Peşinden de Fred Astaire, Humprey Bogart, Gary Cooper, Douglas Fairbanks JR, Clark Gable ve Cary Grant gibi hepimiz tarafından bir şekilde bilinen Hollywood aktörleri toplumda ilginin odağını oluştururken, aristokrat İngilizler de imparatorluğun erkek giyiminde ki etkisini gözler önüne sergilemişlerdir. 30’larin en önemli erkek giyim olgularından biri “Londra’lı görünmektir. Bu dönemde erkek giyimi rehberliğini Savile Row’dan almıştır. 30’larin iyi giyinen neslinin en önemli farklılığı “kişinin özgün tarzının kendi uzantısı olduğunun” bilincinde olmasıdır.
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder